Monday, October 8, 2007

dilemma

- kaç yaşındasınız?
+ onsekiz
- hımmm, onsekiz... dilimizdeki en güzel kelime.
+ insanlarla hep böyle mi konuşursunuz?
- evet. biri shakespeare'le aynı gezegende yaşadığımızı hatırlamalı.

Thursday, June 7, 2007

terminal bar

İzlediğim en iyi filmlerden biriydi. Bir yerlerden edinin, izleyin. Stefan Nadelman aile yadigarı barın hikayesini babasının fotoğraflarıyla anlatmış. Paul Auster'ın "Smoke"unu anımsattı bana...

Tuesday, April 17, 2007

Wednesday, March 14, 2007

Bu mezarlarda, hayata dair bir son izlenim var mı? Ve arılar, susan bir yarı-sözcük buluyorlar mı çiçeklerin ağızlarında? Ey çiçekler, mutluluk içgüdülerimizin esirleri, ölülerimizle beraber bize doğru geri geliyor musunuz damarlarda? Bizim gücümüzden nasıl kaçmalı, çiçekler? Bizim çiçeklerimiz olmamak için ne yapmalı? Gül, bütün taçyapraklarıyla mı uzaklaşır bizden? Yalnız-gül, sadece-gül mü olmak ister? Bunca gözkapağının altında hiç kimsenin uykusu mu?

rilke

Tuesday, March 6, 2007

İTAKİ

İtaki’ye doğru yola çıktığın zaman
yolunu uzatmaya bak
serüvenler, bilgilerle uzasın yolun.
Lestrigonlar’dan ve Kikloplar’dan
Azgın Poseidon’dan korkma.
Bunları görmeyeceksin zaten, düşüncen
soylu ise ve seçkin bir duygu
dolmuşsa ruhuna ve gövdene
Lestrigonlar, Kikloplar
ve azgın Poseidon, çıkamayacak karşına
onları ruhunda taşımıyorsan
ruhun onları çağırmayacaksa.

Yolun uzasınNice yaz şafaklarıyla beraber
ilk gördüğün limanlara
-coşkuyla, sevinçle- varmak için;
durup Fenike çarşılarından
has mallar almak için
sedefi ve mercanı, abanoz ve kehribarı
ve her yana gönlünce saçabileceğin
başdöndürücü kokuları;
sonra Mısır kentlerini görmek için
bilgelerden bilgiler dermek için
yolunu uzatmaya bak.

İtaki hep aklında olsun
Amacın orasıdır ve oraya gidiyorsun.
Ama gerek yok ayağını çabuk tutmana,
Yıllarca sürmelidir bu gezi,
öyle ki yaşlanıp o adaya vardığında,
yolda kazandıklarınla zaten zengin,
İtaki’den zenginlik beklemeyesin.
İtaki eşsiz bir gezi sağladı sana,
O olmasa yola çıkmayacaktın
onun vereceği bir şeyi yoktu başka.

Ve şimdi sen onu yoksul buluyorsan,
İtaki aldatmış değildir seni.
Artık sen bir bilgesin, bunca deneyden geçtin
İtakiler ne demektir artık bilirsin.
Konstantin Kavafis

I'm melancholic and proud

J: Do you think you're attracted to melancholia?
M: Attracted to it? I’m addicted to it. I'm a paid up member of Melancholics Anonymous (laughs).
J: But also this nagging sense of yearning. Unrequited is something that crops up in your songs, and in your conversation, quite a lot. And the yearning, melancholy notes of the music. It’s quite an interesting thing this isn't it because - we’ve talked about this many times before - but melancholy is a real emotion, unlike depression. Depression is just an emptiness. A void.
M: Absolutely. Melancholia is a sweet sadness. It can be very life enhancing and productive whereas depression is a sickness, a disability. You can't move, you can't function. I think people that have experienced neither tend to confuse the two.
J: Melancholy can be really beautiful.
M: I think it heightens the senses. I think you really do notice things during those periods. For instance after a relationship break-up, after the initial trauma, there can really be a sense of feeling fully alive. You know, you really notice sounds, images, music, colour and people more. It heightens and tightens the strings of the nervous system. Paintings glow, music pulsates, attractive members of the opposite sex seem more vibrant and alive. I really think that positive melancholy is a wonderful thing, and a lot of fantastic music and art is created in that spirit, and enjoyed in that spirit. I think it’s really easy for critics to dismiss stuff as depressing. But for me, virtually every song I've ever written is in a minor key, which I didn't realise until some journalist in Italy pointed it out. "Really, you sure?" I said to her happily. “Well, I’m just a minor key kinda guy” (laughs)

Wednesday, February 28, 2007

"Aslında korkulacak bir şey yoktu ortalıkta,
Her şey naylondandı, o kadar!"

TURGUT UYAR

Tuesday, February 27, 2007

Keyfe mettefak!!!

THE FLY
it's no secret that the stars are falling from the sky.
it's no secret that our world is in darkness tonight.
they say the sun is sometimes eclipsed by a moon.
y'know i don't see you when she walks in the room.

it's no secret that a friend is someone who lets you help.
it's no secret that a liar won't believe anyone else.
they say a secret is something you tell one other person...
so i'm telling you... child.
a man will beg.
love we shine like a a man will crawl. burning star.
on the sheer face of love we're fallin' from like a fly on a wall.
the sky.... tonight.

it's no secret at all.
it's no secret that a conscience can sometimes be a pest.
it's no secret ambition bites the nails of success.
every artist is a cannibal. every poet is a thief.
all kill their inspiration and sing about the grief.
a man will rise.
love we shine like a a man will fall. burning star.
from the sheer face of love we're fallin' from like a fly from a wall.
the sky.... tonight.

it's no secret at all. oh yeah...
it's no secret that the stars are falling from the sky.
the universe exploding 'cosa one man's lie.
look i gotta go. yeah i'm running outta change.
there's a lot of things...
if i could i'd rearrange.

Thursday, February 22, 2007

YOU MAKE MY HEARTBEAT!..


Paul Auster Röportajı- 22 Şubat 2007


- Gerçek, tamamen onu nasıl algıladığınıza bağlı bir şeydir
Nesnel gerçeklik diye bir şey yoktur ki. Her şey ona nasıl baktığımıza bağlıdır. Gerçek, büyük ölçüde kültürel bir gelenektir ya da bireylerin algılayış biçimlerine göre farklılık gösterir.
Gerçeğin gündelik yaşam içerisinde bir ayarsızlığı, umulmadık bir anda kendini var ediş biçimi vardır. Aslında bunu herkes bilir. Ama çoğu insan kabul etmek istemez. Çok rahatsız edicidir gerçeğin kontrol altına alınamayacak oluşu. Zira insanlar umduklarını bulmak ister. Oysa gerçeğin böyle bir ayarı yoktur. İşin aslı umulduğu gibi değildir yani. Son derece çılgın, umulmadık şeyler olur dünyada. Sürekli

- Bir insan kendine erişemezse ötekinin sınırına eremez
Bence kimlik dediğimiz sabitlenebilecek bir şey değildir. Bir insan ya da karakter -adına ne dersek diyelim- bir tayf gibidir. Renkli bir tayf. Ya da içinde bir sürü nota bulunan bir klavye. Hemen her zaman değişiriz. Düşüncelerimiz, tavırlarımız, içinde kendimizi bulduğumuz koşullar. Değişiriz. Atlamalar yaparız. Bu arada kendimizi ve kim olduğumuzu anlamaya çalışırız. Ama asla tam manasıyla kim olduğumuzu bulamayız. Bu ne zamana kadar sürer? Bir kriz anı... Beklenmedik gelişmeler... Aniden baş gösteren sıkıntılar. Bu nokta bana çok ilginç geliyor. İşte tam bu nokta. Gerçek bir sıkıntıyla yüzleşme anı.
Kendiniz... Bilemezsiniz. Hiçbir zaman bilmezsiniz gerçekten kim olduğunuzu. Bu her zaman bana müthiş bir fikir olarak gelmiştir.

Monday, February 12, 2007

OF NOT BEING A JEW

bana bırakılan neyse ona burun kıvırdım
gittim bir kuyudan su çektim
halka boynumdan geçti
geçti boynuma kemend
d harfine bak dedim nasıl da soylu duruyor sonunda kelimenin
harfe bak, harfe dokun, harfin içinde eri
harf ol harfle birlikte kıyam et
harf of harfler ummanına bat
çünkü gördüm ne varsa sonunda kelimenin
çünkü böndür altında kaldığım töhmet
uğradığım kinayeler bön ve berbat.

Evet, ilmektir boynumdaki ama ben
kimsenin kölesi değilim
tarantula yazdılar diye göğsümdeki yaftaya
tarantulaymış benim adım diyecek değilim
tam düşecekken tutunduğum tuğlayı
kendime rabb bellemiyeceğim
razı değilim beni tanımayan tarihe
beni sinesine sarmayan
tabiattan rıza dilenmeyeceğim.

Gittim su çekdim en derin kuyudan
en hileli desteden
kendi kartımı çektim
yaktım belgeleri
bütün tanıkları yoketmek için
ricacıları öldürdüm
onlar bu dumanlı dünyanın
beni nasıl özlediğini görmüş olabilirdi
gerçekten özlemişti beni dünya öze çekmişti
özüm gelinceye kadar bana temas etmişti
bu dokunuş parlatınca beni
benden biraz dünya
isteyen ricacıları
öldürdüm ve kıtal bitti.
Yazık.
ismet özel

Thursday, February 8, 2007

"...çok daha sonra başına gelen şeyler hakkında düşünebildiğinde, şanstan başka hiçbir şeyin gerçek olamayacağı hükmüne varacaktı. Ama bu çok sonraydı.Başlangıçta sadece olay ve sonuçları vardı."
cam kent
‘Bunlar İmparator’a bakan gözler’ diye düşündüm. Ama hiç kimse bu heyecanımı paylaşmıyordu, hatta anlamıyorlardı bile. Hayat böyle küçük yalnızlık kırıntılarından ibarettir...”
camera lucida

DON'T COME KNOCKING


gök boş nereye bağlasam atımı

Ölü Timur Gökyüzüne Bakıyor

Ordum kalabalıktı, ölüm kalabalık,
Nereye bağlasam atımı? Gök boş.
Bir o kalmıştı alınacak daha
Yeryüzü sınırına vardığımda.
Ama gündüz mü öncedir, gece mi?
Vaktimdi geniş alınlı toprak
Zaman hem ileri gidiyor hem geriye
And olsun gecelerin çivisine.
Ve her an özdeşi bir öncekinin
Gökte ve yerde gizli bir şey yoktur
Ve hiçbir şey hiçten daha gerçek değildi
Bitecek miydi gökleri de alsam?
Olanı biteni baştan başladım yaşamaya
Utkuların ödülü yalnızlık, unutmam
Atımın üstünde esneyip gülümserdim
Tenimi bir hüzün kaplardı kimi zaman
Benimi yitirirdim acılar içinde
Baştan baştan. Bu ceza ne kadar sürecek böyle?

Sizler hepiniz su ve toprak olun
Bir daha yaşamayın yaşadığınızı
Ben gece doğdum gündüz diye
Uyuyan çiçeği gördüm tacı kapalı
Tüfeksiz bir yürek verdi bizlere tanrı
Ve toprak eşittir yıldızlı göğe.
Sıkıldım. Sıkıyor beni bu zamansızlık.
Benliğime yargılıyım sonuna kadar.
Her şey olduğu gibiydi ne korkunç!
Yaprağın tozuna benzer insanın tozu
Ve tanrı kim olursa olsun
Tomurcuklanır o, sonra da solar.
Baştan baştan. Özerk bir köleydim ben
Bir uyur gezer gururuydum ben
Tabutun içinde eksik bir ölüydüm ben
Başımızı öne eğdiren tipi
Çarpıp duran kapıydım ben.
Gök boş. Nereye bağlasam atımı?
Sessizlikti benim kalabalığım
Bir ölümden başka bir ölüme dek
Yalnız ben isterdim ve kendim paylaşırdım
Özgür insan isteğini istemekle beslenir
Gök boş. Nereye bağlasam atımı?

Melih Cevdet Anday